29 Nisan 2015 Çarşamba

Teslimiyet



            Arzular ayağa kalkmış, onu istiyorum. Nefisler esir olmuş yozlaşmış akıllarda
            Girdabın içinde sürüklenen sıradan fikirler , okyanusun dibinde birikiyor
            Temizlenemez ve yok edilemez bir çöplük orası , adım dahi atılamaz
            Sadece ayak izleri kalmış kumsalda ve yalana tapanların ordusu

            Arzular harekete geçmiş, onu istiyorum. Bedenlerini kuşatmış kıyafetleri
            Ağızlarından salya akar , seni izler ve takip eder , gözleri üzerinde
            Düşüncelerini okumak istemezsin ,akıllarından bacaklar ve dudaklar geçiyor
            Boşaltılmış beynin karşı koyamaz onlara ve ellerinde tutuyorlar iplerini


24 Nisan 2015 Cuma

Bir adım fazlası



         -Sözlerin, gözlerimin hedefini değiştirdi. Yakından uzağa , çok uzağa..


             
                Bir kuş tüyünden daha hafif
                Gök yüzündeki bulutlardan daha berrak
                Gözlerden akan yaşlardan daha saf
                Yüzlerdeki gülücüklerden daha parlak
                Aradığım yer

 
                Tutunduğu daldan daha sağlam
                Aradığın mutluluktan daha temiz
                Bulunduğun yerden daha aydınlık
                İzlediğin dağlardan daha büyük
                İstediğim yer


                Verdiğim sözlerden daha sadık
                Bıraktığım sırlardan daha gizli
                Gömdüğüm sevgiden daha derin
                Okyanuslardan büyük , güneşten sıcak
                Hissettiğim yer
               

22 Nisan 2015 Çarşamba

Vekaletsiz seçim


          -Beyin yıkamanın silahlardan daha üstün olduğunu kanıtladılar. Bu üzücü ancak çoğu insanın bunun farkında olmaması daha da üzücü.


            Bir günahın boyutları ne derece büyük olabilir acaba. Yada ucu bizlere dokunan bir suçu affetme süresi ne kadar zaman alır. Yapılan hataları her zaman affedebiliriz. Ama bu bizi bir bağışlayıcı yapmaz. Hatalar her zaman karşılıklı anlaşmalar ile ortaya çıkar. O sana ipuçları sunar ve sen bunları görmezden gelirsin. Kaybedeceğini bildiğin bir kumara zar atarsın. Sonucunda karşı tarafı suçlarsın. Bizler dinlemekten çok konuşmayı tercih eden varlıklarız. Ucunda ışık gördüğümüz her tünele kafamızı sokarız ancak o tünel her zaman ışığa doğru yol almaz.
         
              Affedilen bir suçun ipleri artık senin ellerinde. Aynı hatanın tekrarlanması veya bir yenisinin eklenmesi iplerin gevşediği anlamına gelir ve onu çekmeye kalkışırsan, ipleri koparabilirsin. O iplere zaman geçtikçe yenileri eklenecek ve canını yakmaya başlayacaktır.Onları ağırlığı her geçen gün artacaktır  ve acı seni vazgeçirmeye çalışacaktır.

               Peki ya sen ipleri nasıl kontrol edeceksin. Gevşeten mi, sürekli çekiştiren mi. Belkide elleri kanaya na kadar tutan ve en sonunda o ipleri bırakan.

21 Nisan 2015 Salı

Gururlu insanoğlu

 
          -Kendimiz ile o kadar çatıştık ki zamanı geldiğin de umutlar bile kendini sakladı,
konuşmayı yasakladı ve  anlatamadık birilerine , korkular , umutlar ile savaştı ve onlar galip çıktı.  Dudaklarımız genişlemedi, aşağı doğru çekildi. Gözler, yaş ile kendini yenilemedi. Hapis kaldı içeride ve nehirler akmadı ileriye.

              Suçlu kimdi? duygularımızın yoğunluğu mu karışıklığı mı ?. Bizi çevreleyen insanlar ve her kafadan kendisinin haklı olduğunu savunan sesler. İşitmeyi reddetmiş kulaklarını tıkayan insanlar. Gözlerini kapayıp unutmaya çalışanlar , dilini dahi kıpırdatmayanlar. Nasırlaşmış eller ve  toprağı avuçlayarak  derinlerde kendinden bir şeyler arayan gözler.
               Umutlar ne içindi. Beklentiler ne için ?. Koca bir topluluğun önüne çıkıp senin için bağırdıklarını hayal ediyorsun .Aralarından birini seçip diğerlerine gözlerini kapatıyorsun. Biriktirdiğin duyguları ona veriyor, kendini teslim ediyorsun.
                Suçlu kimdi ? son sözleri keşke ile dolup onlar için çırpınışlar. Kendisi için yaşayıp yanında onları da istemek. Sözlerinin, davranışların ile çelişmesi miydi bu.
  Suçlu bizdik. Biz tektik , doğumda kendimiz için ağladık , büyürken kendimiz için çabaladık , ölürken de suçlu biz olmalıydık. Söyleyemediğimiz sözleri söylemeli , düşünceleri akıtmalıydık. Şüphe kalmamalıydı , boş sayfalar dolmalı, gözler etrafı izlemeli ve kulaklar onların seslerini işitmeliydik. Ellerimiz birbirlerine kenetlenmemeli onun ellerinide tutmalıydı. Suçlu bizdik, sizleride düşünmeliydik.

Söz gelimi

 
-Güven, korkuları yenerek kazanılabilirdi ve bizler sabretmeyi beceremedik.

     Öncelikle kendimizi tanımlayalım , kısa sözlerde öz yol alalım.Bazen öyle bir susalım ki , anlam çıkarsınlar , ders alsınlar kulaklarını tıkayıp sözlerini sıralayanlar. Seni takip etmeyi istemezler ,yol senin yolun dur. Kafamızı çevirmeyelim geriye ve  yere bakarak yürüyelim , toprağı izleyelim iz bıraksın ayaklarımız. Karşıya bakarsan bir şey göremezsin , geleceği göremezsin. Ama gözün arkada kalmasın attığın her adım seni zaten ileriye taşıyacak. İzlerin derin olsun, acısı derin, birazda şefkatli , gözlerimiz dolarak izleyelim seni.

   Ulaşacaksın bir gün , avuçların boş kalacak ama ruhun huzurlu. Ne geriye gitmek isteyeceksin o an ne de ileri. Orada kalmak o anı sonsuza kadar yaşamak isteyeceksin .Takılıp kaldı diyecekler belki üzmeye çalışacaklar seni. Etrafında bir çember kurup , üzerine gözlerini dikecekler. Ulaşamadılar onlar çünkü. Yürümeyi öğrenemediler , anı yaşayamadılar. Sen kal orada , geçmişe gitme o anda. Boynunu büküp adım atmamak ruhunun ilerlemediği anlamına gelmez. Evet, artık senin adım atmana gerek kalmadı, çünkü gözlerin ve fikirlerin o görevi devraldı.