2 Ocak 2016 Cumartesi

Kuyu



       
              Dipsiz bir kuyuyum ben , taş atsalar içime , inip çıkartamazlar. Merak etmezler içimde neler beslediğimi. Umursamazlar , tek gördükleri karanlık , uzun uzadıya bir karanlık. Ses duyamazsın, çıkartamazsın içimden tek bir fısıltı. Bağırırsın , çığlık atarsın tepki alamazsın benden ve bırakırsın en dibe doğru bir taş daha.
   Ama ! taş kalmamış yerde , fırlatıp atılacak tek bir taş. Hepsi olmaması gereken yerde hak edilmeyen derinliklerde . Her bir taşa bir sitem , bir özür yada bir eylem fısıldanmış, geri getirilemez , çaresizlik ve özlem..

            -Sersemlemişsin dostum , yorgun düşmüşsün. Nedir sırtında taşıdığın bu yük , paylaş benimle. Emanet et bana yüklerini , anlat , anlat bana, ellerini uzat. Kuralım ortaya bir çember ve yakalım ortasına bir ateş. Dans edelim birlikte etrafında gülerek, alaylar edelim ağzımızdan salyalar akarcasına. Tufanlar kopsun içinde , önce yukarı taşı o mutsuzluklarını sonra bedeninden dışarı fırlat ve yanışını izleyelim onların.
     Sonra bir yağmur fırtınası ! sadece bizim etrafımızda , söndürsün o alev çemberini , dumanlar haykırarak yukarı yükselsin. Silme , dokunma gözlerine , bırak yağmurlar boşalsın hala sende , bırak elleme.

             Anlat son kez dostum , bağır yüzüme , küfret bana. Sen kendine zarar verme , kurtul önce şu yüklerden. Geçmişi mi , üzerinden ki adımları mı , yaratıkların haykırışlarını mı , kimin baskısı , kimin kırbacı vuruyor üzerine. Anlat ama sadece bana , kendi kuyuna ve derinliğine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder